AÇTIĞIM YOLDA GÖSTERDİĞİM HEDEFE

Biliyorsunuz uzunca bir dönemdir sporun içindeyim. Spor gençlik yıllarımdan beri benim hobim oldu. Bu güzel uğraşta sporcuların başarılarını duyuracak alanlarda spor medya ve spor basınında da görev yaptım.
Herkes şu anda beni Uzakdoğu sporları ile tanıyor lakin Spor basınında görev yaptığım dönemlerde birçok spor dalı ile özel ilgilendim.
Mesela Basketbol bunlardan biri, bilenleriniz vardır deplasmanlı Basketbol liginde Eskişehir’i temsil eden Potaspor Servet Hocanın antrenörlüğünde ve Murat Özgül’ün başkanlığında başarıdan başarıya koşmuştu.
Bende o dönemlerde Potaspor kurucuları arasında yerimi almış ve kardeşim Sinan’ın da oynadığı takımın başarısı için çalışmıştım.
Sanırım o dönemler şimdiki Eskişehir’deki Basketbol üst yapısının alt yapısını oluşturdu. Bir başka deyişle “Yol açtık” “Hedef” gösterdik.
Zannedersem başarıların ardında basından gelmiş olmanın objektifliği yatıyordu. Bu objektif bakış açısına da yine sanırım Basın da duayenlerden olan Salih Doğan Pinçe gibi bir üstadın rahle-i tedrisatından geçmiş olmamız yatıyor.
Çünkü her defasında bizlere “gazeteci tarafsız olur ve tek açıdan bakmaz” diyerek uyarırdı. Hatta Eskişehirspor’lu yöneticilerin arabalarına bile binmemizin doğru olmayacağını, arada mesafe olursa daha rahat yazacağımızı söylerdi.
Uzakdoğu sporlarında da ilklere imza atarak ve ilklerin başlangıcını yapmakta nasip oldu bizlere. Uzun yıllar Futbolla anılan Eskişehir Demirspor bizim yöneticilik yaptığımız dönemde Uzakdoğu branşları ile tanıştı. Hatta inorganik bağlantısı olan kuruluşta o kadar çok Uzakdoğu branşı ile uğraşan ustalar olmasına rağmen acizane bendeniz yine bir ilke imza atmış oldum.
Şimdi bizim “açtığımız yolda, gösterdiğimiz hedefe” ulaşmaya çalışan arkadaşlara teslim ettik bayrağı. Fakat bayrak biraz yukarıda Dünya ikinciliği ile ayrıldık biz, inşallah Dünya Şampiyonluğu da onlara nasip olur.
Yol açmak, hedef göstermek demişken, birileri bizim açtığımız yolları kapama gayretine girmiş. Yol açmak, hedef göstermek er kişi işidir. Her kişi ise yolları kapamaya çalışır ki lakin daha biz ölmedik. “Atımızı alanlara, yollarımızı bırakmayacağız inşallah”
Bir dönem böyle geçer, diğer dönem ne olur bilinmez.
Konumuzu bir fıkra ile süsleyelim
Fıkra bu ya adamın birisi ölmüş cehenneme düşmüş. Bir de bakmış çukurlardan oluşan ve ıçinden ateşler yükselen büyük bir alan ve çukurların başlarında ellerinde büyük tokmaklarla bekleyen bekçiler. Dayanamamış bekçilerden birisine sormuş “nedir bu hal” diye.
Bekçi “bu çukurlar ülke ülke ayrılmış çukurlardır her ülke ayrı bir çukura yerleştirilmiştir. Başlarında bulunanlar ise çıkmak isteyenleri yeniden yerlerine gönderiyorlar bu yüzden bekliyorlar ” demiş.
Adam şöyle bir bakmış bir çukurun başında kimsenin olmadığını fark edip sormuş “peki burada neden bir bekçi yok?”
Cehennem Bekçisi “hım orası mı orası Türklerin çukuru merak etmeye gerek yok orada çıkmak isteyen olursa diğerleri aşağı çekiyor bu yüzden oraya bekçi gerekmiyor”
Vesselam.